Ceren Tiryaki Photography
Fotoğraf Yolculuğum
Fotoğraf ve bebekler hakkında saatlerce konuşabilirken kendimle ilgili yazmakta zorlanıyorum. En iyisi en başından başlamak sanırım…
1982 yılında doğdum ve doğduğum günden beri hep fotoğrafla iç içe oldum. Yaşıtlarımın çoğundan farklı olarak çocukluğuma dair yüzlerce fotoğrafım var. Fotoğraf ve fotoğraf makinesi, hayatımızın hep önemli bir parçası oldu. Ailece gittiğimiz gezilere, akraba toplantılarına ve her doğum günümüze ait pek çok fotoğrafımız var. Şimdi geriye dönüp baktığımda her birinin ne kadar kıymetli, ne kadar özel olduğunu daha iyi anlıyorum.
Fotoğraf çekmeye, ortaokulda, babamın SLR makinesini gizli gizli (eminim ben gizli olduğunu sanıyorumdur) alıp manzara ve özellikle gün batımı fotoğrafları çekerek başladım. Evimiz şehrin biraz dışında kalıyordu ve balkonumuzun muhteşem bir manzarası vardı, hele gün batımları şahaneydi. Muhteşem fotoğraflar çektiğimi sanırken fotoğrafçıda baskı aldığımda, kartın ortasında bulanık turuncu bir topla karşılaşınca anladım ki makineyi eline alıp deklanşöre basmak yetmiyormuş iyi bir fotoğraf çekmek için. Ayarlarını öğrenmeye çalıştım, çabaladım, bazı fotoğraflarım güzel de oldu ama analog makine ile çekim yapmanın ne kadar zor olduğunu görünce kompakt makineyle çekim yapmaya başladım. Tabi makineyi yanıma alıp gezmem falan mümkün değil o yıllarda. Dolayısıyla arkadaşlarım geldiğinde evde onların fotoğraflarını, aile bireylerinin fotoğraflarını veya azimle gün batımını çekmeye devam ettim. İnternet dediğimiz güzellik, benim hayatıma, üniversitede makale taramaya başladığımda, yani 2002 yılında girdi. Dolayısıyla internetten fotoğraf ile ilgili bir şeyler öğrenme şansım da yoktu, deneye yanıla bir şeyler keşfettim. Okulda, stajlarda, gezilerde ne kadar çok fotoğraf çektiğimi, albümlere sığmayınca anladım.
İşyerinde, o zamanlar fotoğrafla ilgilenen bir arkadaşımın başını bir hayli ağrıtarak ilk DSLR makinemi aldım ve dağı taşı, kuşu, böceği, çekmeye başladım. Sonra fotoğrafla ilgili bir web sitesi keşfettim ve gece gündüz her boş anımı bilgisayar başında, fotoğrafları inceleyerek geçirdim. Bu tutkumu gören bir arkadaşım sayesinde, hayatımın en keyif aldığım zamanlarını geçireceğim HÜFOT (Hacettepe Üniversitesi Fotoğraf Topluluğu) ile tanıştım. Hala fırsat buldukça derslere katılıyorum, orada olmak, fotoğraf okumalarına katılmak, fotoğraf aşkıyla bir araya gelmiş, birbirine her konuda destek olan insanların arasında olmak tarifsiz bir keyif.
Temel düzey ve ileri düzey fotoğraf eğitimlerini HÜFOT’ta aldım, ama kurstan öte ikinci bir aile oluğu için birbirimizden çok şey öğrendik. Kıymetli eğitmenimiz bendeki çocuk sevgisini, çocuklarla iletişimimi ve fotoğraflarda kullandığım modellerin genelde çocuk olduğunu görünce, o dönemde ülkemizde yeni yeni başlayan bebek fotoğrafçılığına yönelmemi öğütlemişti ama yine dinlemedim.
Çocukluk arkadaşım, profesyonel çekimlere ihtiyacı olduğunu söyleyince ilk model çekimimi yapmış oldum. Sonuçlar ikimizin de beklentisinin çok daha ötesindeydi. Biz de her fırsatta buluşup blog çekimleri yapmaya başladık. Profesyonel fotoğrafçılığa ilk adımı böylece atmış oldum. O fotoğrafları gören bir annemiz bana ulaştı ve çocuklarıyla çekim istedi, oldukça zorlu ve hiç beklemediğim kadar yorucu bir çekimden sonra fotoğrafları teslim ettiğimdeki geri dönüş beni çok mutlu etti ve kendimi bu konuda geliştirmek için daha çok çabaladım. Her ay aile çekimleri ve ayda en az iki kez blog çekimleri yaparak kendimce hızlı bir giriş yapmış oldum profesyonel fotoğraf dünyasına.
HÜFOT’tan çok sevdiğim bir kardeşim sayesinde Ana Brandt’ın videolarını izlemeye başladım ve bebeklerle nasıl çalıştığını gördükçe resmen büyülendim. Gece gündüz bütün videolarını izledim, minik yenidoğan kostümleri ördürdüm ve arkadaşlarımın bebeklerinin çekimlerini yapmaya başladım (eğitim şart, ilk fotoğraflarımın ne kadar beceriksizce oluğunu sonradan fark ettim). O yıllarda yenidoğan çekimi eğitimi verenler de olmadığı için biraz videolarla biraz da deneye yanıla çekim tekniklerini öğrendim. Sosyal medyadaki çeşitli fotoğraf gruplarında tanıştığım çocuk fotoğrafçıları ile paylaşımlar yaparak, farklı şehirlerden olsak da ortak noktalarda bir araya gelerek çekimler yapıp, bilgi alış verişlerinde bulunmak suretiyle ilerledim.
2017 yılında, kendi evimin bir odasını bebek stüdyosuna çevirdim. Aynı yılın Aralık ayında Kastamonu’da, alış veriş merkezinde bir sergi açarak çalışmalarımın tanıtımını yaptım. O zamandan bu yana, birbirinden kıymetli ve çok tatlı ailelerle tanıştım, bebeklerinin büyümelerine tanıklık ettim. Çekimlerde kullandığım aksesuarlarım eve sığmaz olunca, evimizde adım atacak yer kalmayınca (mutfağımızda araba, balkonumuzda uçak, salonumuzda bebek yatakları vardı) bir stüdyo arayışına giriştim. 2020 Ocak ayında, oturduğumuz apartmanda, en sevdiğim cephede bir dairenin boş olduğunu öğrenir öğrenmez kiraladım. Pandemi sürecinin de araya girmesiyle zorlaşan, dolayısıyla aylarca süren bir hazırlık döneminden sonra Haziran ayında, bu dünyadaki en sevdiğim yer olan stüdyoma kavuştum. Stüdyomda hem aile çekimlerinde, hem gelin damat çekimlerinde hem de çocuk çekimlerinde kullanabileceğim sahneler oluşturdum. Çekim sürecinde stüdyomda kendi evinizdeki gibi rahat hissetmeniz için her ayrıntıyı titizlikle planladım.
Gelin, en kıymetli anlarınızı birlikte ölümsüzleştirelim…
WhatsApp Destek